DEVAM: 98. MÜŞRİKLERİN HEZİMETE UĞRAMASI VE SARSILMALARI İÇİN
BEDDUA ETMEK
حدثنا
سليمان بن
حرب: حدثنا
حماد، عن
أيوب، عن ابن
أبي مليكة، عن
عائشة رضي
الله عنها: أن
اليهود دخلوا
على النبي صلى
الله عليه
وسلم فقالوا:
السام عليك،
فلعنتهم، فقال:
(ما لك). قلت: أو
لم تسمع ما
قالوا؟ قال:
(فلم تسمعي ما
قلت: وعليكم).
[-2935-] Aişe r.anha anlatıyor: Bir defasında Yahudiler Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e gelerek: "Es-Samu Aleyke (= Ölüm senin üzerine olsun)!"
dediler. Ben bunu duyunca onlara la'net okumaya başladım. Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem bana: "Ne oldu, niye böyle la'net okuyorsun?"
deyince ben: "Sen onların ne dediklerini duymadın herhalde!?" dedim.
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem da: "Sen de benim dediğimi duymadın
galiba. Ben de onlara: "ve alekum (= Sizin üzerinize de)"
dedim."
Tekrar: 6024, 6030, 6256, 6395, 6401, 6927
AÇIKLAMA: Bakara suresinin tefsirinde bu konuyla ilgili
ayrıntılı açıklamavar. Hz. Ali'nin naklettiği rivayette Resulullah s.a.v.
müşriklerin evlerinin ve kabirlerinin ateşle dolması için beddua etmiştir.
Ancak bu bedduada onların hezimete uğramasına yönelik bir beddua
bulunmamaktadır. Fakat evlerinin yanması demek onların sarsılması ve hezimete
uğraması demektir. Ebu Hureyre'nin naklettiği rivayet ise başlıkta kullanılan
genel ifadenin kapsamına girer.
باب: هل
يرشد المسلم
أهل الكتاب أو
يعلمهم الكتاب.
99. BİR MÜSLÜMAN EHL-İ KİTABTAN OLANLARI İRŞAD EDER Mİ VEYA
ONLARA KİTAB'I ÖĞRETİR Mİ?
حدثنا
إسحاق: أخبرنا
يعقوب بن
إبراهيم:
حدثنا ابن أخي
ابن شهاب، عن
عمه قال:
أخبرني عبيد
الله بن عبد
الله بن عتبة
بن مسعود: أن
عبد الله بن
عباس رضي الله
عنهما أخبره:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم كتب إلى
قيصر وقال:
(فإن توليتم
فإن عليك إثم
الأريسيين).
[-2936-] Abdullah İbn Abbas r.a.'ın naklettiğine göre Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem Kayser'e şöyle yazmıştır: "Eğer yüz çevirirsen, senin
halkın olan çiftçilerin tamamının (Erisilerin) günahını da yüklenmiş
olursun!"
AÇIKLAMA: İmam Buhari'nin başlıkta kullandığı ilk Kitab
kelimesi Tevrat ve İncil'i ifade ederken ikinci Kitab kelimesi daha genel bir
anlama sahiptir. Ikinci Kitab kelimesi Kur'an, Tevrat, İncil ve diğer yazılı
belge ve kitapları kapsamına alır.
Bu rivayetle ehl-i kitabın irşadı söz konusu olduğu halde
doğrudan onlara Kitab’ın öğretilmesinden bahsedilmediği için şu açıklamayı
yapmak gerekir:
İmam Buhari Resulullah s.a.v.'in Kayser’e bazı Kur'an ayetlerini
Arapça yazdığını düşünmüş olmalıdır. Buna göre Nebi s.a.v. muhataplarını Arap
alfabesini öğrenmek zorunda bırakmış olmaktadır. Selef alimleri arasında bu
konuda görüş ayrılıkları vardır. İmam Malik'e göre Müslüman olmayan birisine
Kur’an öğretmek yasaktır. Ebu Hanife buna müsaade etmiş, İmam Şafii'den ise
birbirinden farklı iki görüş nakledilmiştir.
Bana kalırsa bu konudaki doğru görüş şu iki durum arasında
ayırım yapmaktır:
1. Ehl-i kitaptan bazı kimseler İslam'a karşı ılımlıdır ve bu
dine girmek konusunda isteklidir. Ayrıca bunların Kur'an'ı öğrenmeleri
durumunda olumsuz görüşler beyan etmeleri ve Kur'an'a saldırıp saygısızlık
etmeleri de düşünülmez. Böyle olan ehl-i kitaba Kur'an öğretilebilir.
2. Bazı ehl-i kitab ise böyle değildir ve İslam'a gireceklerine
dair herhangi bir umut taşınmamaktadır. Ayrıca Kur'an'ı öğrendikleri takdirde
dine ve Kur'an'a saygısızlık edecekleri de büyük bir olasılıktır. İşte böyle
olan ehl-i kitaba Kur'an öğretilmez.